kayan resim

Bir Film 1 Kitap

16 Mayıs 2017 Salı

Kelebek Adası






Mavi kelebeklerin hikâyesini bilir misiniz? Mavi kelebekleri her yerde göremezsiniz. Oldukça nadir görülürler. Sabah uyandığınızda, “Bugün mavi kelebekleri görmeye gidiyorum,” diyemezsiniz. Siz onları değil, onlar size bulur. Efsaneye göre bu kelebekler, değişimin habercisidir. Olur da gündoğumunda yolunuzu bir mavi kelebek keserse, bilin ki artık hayatınız eskisi gibi olmayacaktır. Ne hayatınız ne kaderiniz ne şansınız... Artık bildiklerinizi unutun. Belki bambaşka biri girer hayatınıza. Belki bambaşka bir yerde uyanırsınız. Ya da ilk kez adımınızı attığınız bir yerde kendinizi hiç olmadığınız kadar huzurlu ve evinizde hissedersiniz. Kaybolurken bulunursunuz. Geldiğinizi sanarken gittiğinizi görürsünüz. Hayata başka bakarsınız mavi bir kelebek kanat çırptığında, çünkü size başka bakıyordur artık hayat.

“Sarah Jio, beklenenin üzerinde bir kitapla karşımızda. Okurken, kıyıya ulaşmak isteyen bir yolcu gibisiniz, her zamanki gibi bütün kalbi çevreleyen bir aşk... Kitabı bitirdikten sonra etkisinden çıkamayacaksınız. Gördüğünüz her kelebek size ‘Kelebek Adası’nı hatırlatsın ve umudu hissettirsin.” - Berna Saray / SarahJioTurkey

KİTAP YORUMUM:

Sarah Jio yine insanı içine çeken yüreğine dokunan bir kitapla karşımızda. Kitabın kapağının güzelliği içimi açtı resmen.Kitabı okurken yazarın küçük sürprizleri ile karşılamak okumayı daha da keyifli kılıyor.Düşünmeden alıp okuyabilirsiniz Sarah Jio beklentilerimizi karşılıksız bırakmıyor.



Carl Sagan- Soluk Mavi Nokta

Kitap Hakkında
Carl Sagan, keskin bakışını Evren’in muhteşem gizemine atmış ve dahası bunu dünya genelinde milyonlarca okurun rahatlıkla anlayacağı bir açıklıkla dile getirmişti. Soluk Mavi Nokta işte bu taçlanmış çalışmanın adıdır. İnsan ırkı nihayet radikal anlamda yeni bir sınır bölgesine, yani uzayın sınırına gelip dayandığında, gelecek kuşaklar çağımıza geçip gitmiş bir zaman olarak bakacaklardır. Soluk Mavi Nokta’da Carl Sagan, kozmostaki bu muhteşem yeni tarihimizin izini sürüyor ve güneş sistemimizden çıkıp galaksilerin ötesindeki mesafelere yol alırken, bize daha önce bir karaltı gibi görünen bu yeni geleceği anlatıyor. Carl Sagan başka dünyaların keşfinin ve bu dünyalara olası yerleşimlerin ne bir fantezi ne de bir lüks olmadığı konusunda ısrarcı: elbette insan ırkının hayatta kalması için gerekli olan koşulların da farkında olarak sürdürülen bir ısrar bu...
“Müthiş ilham verici.”
-People-
“Çok güzel ve dokunaklı... Duygu ve zekayla desteklenmiş jargonsuz bir dil... Sagan’ın iyimser hayali... her bölümde parıldıyor.”
-Time-
“Giderek genişleyen uzay yolculuğuna ve keşfine somut ve şiirsel bir bakış... Tipik Sagan tarzıyla, savunduğu şeyleri muhteşem ve güzel kılıyor.”
-The San Diego Union-Tribune-
“Büyüleyici... [Sagan] evrenin müthiş zenginliğine gerçekten iman etmiş biriydi, ve her birimizi birer havari haline getirecek.”
-Entertainment Weekly-
“Güncel mucizelerle gelecekteki büyük meseleler arasında çok hararetli bir bağlantı kuruyor... Anlaşılması zor doğanın açıklığa kavuşturulması ve bilimsel araştırmanın büyüleyiciliği konusunda bundan üstün kitap yok günümüzde.”
-Scientific American-
“[Soluk Mavi Nokta’da,] Galileo, Einstein gibilerin söylev verdiği bir salon havası var.”
-Air & Space-
“Tutkulu, belagatli... [Sagan] düş gücümüzü ateşliyor ve bilimi müthiş bir drama dönüştürüyor.”
-Booklist-
“Belagatli, coşkulu... Türümüzün bu uçsuz bucaksız aleme açılma cesaretini göstermesi ve bir uzay uygarlığı kurması gerektiği yolunda çok inandırıcı bir tez oluşturuyor.”
-Kirkus Reviews-
Kitap Yorumum 
Dünya'nın voyager uzay 1 aracı tarafından rekor uzaklıktan çekilen fotografın adıdır. Yazarımız burdan esinlenerek kitaba bu ismi vermiştir. Carl Sagan'ın kitapda anlatmak istediği tarihte her savaş, her diktatör, her aşk,her köle, hersey ama herşey o küçük mavi noktada yaşandı.. İnsanların kendini bir şey sandığı bu hayatta aslında hersey aslında küçük o mavi nokta. o soluk mavi noktadan geçildi, yeni ufuklar açıldı, ya hayatta aşamadığımız egomuza ne oldu? Kitap normalin dışında bir dille yazılmış. ben çok beğendim çünkü kitap günümüzün tüm sorunlarını aslında yargılıyor. Eğer hayatınızda bu tarz kitap okumadıysanız tavsiye ederim. İyi okumalar dişerim.

Bülbül







BİR KADININ RUHUNUN MANZARASI 
SAVAŞTAKİ BİR DÜNYA KADAR HIZLI DEĞİŞEBİLİR.

II. Dünya Savaşı döneminde Fransa’da yaşayan iki kız kardeş, annelerini küçük yaşta yitirmiş ve babaları tarafından terk edilmiştir. Viann henüz çocukken âşık olduğu Antoine’la evlenip acı tatlı bir hayat kurmayı başarırken isyankâr Isabelle gittiği bütün okullardan ya atılmış ya da kaçmıştır. Savaş alevlenmeye başlayınca Viann’in kocası cepheye çağrılır. Yine okuldan atılan Isabelle’inse ablasının yanına gitmekten başka çaresi yoktur. Fakat iki kız kardeşin arası savaş yüzünden açılır. Isabelle direnişe katılmanın bir yolunu bularak sayısız hayat kurtaracak ve imkânsız bir aşka tutulacaktır. Yolunu gözlediği veya sonsuza dek veda ettiği sevdikleri için bahçesindeki kurumuş elma ağacına birer kurdele bağlayan Viann ise çok sevdiği kocasının yokluğunda, yabancı erkeklerin işgal ettiği bir şehirde zulme, açlığa ve korkuya göğüs gerecektir.
Bazı kadınlar doğuştan cesurdur; doğru olan için savaşmak, hayat kurtarmak ve gidişatı değiştirmek uğruna kendi canlarını tehlikeye atarlar. Isabelle bu kadınlardandı… Ama bazı kadınlar da sabır ve fedakârlıklarıyla direnir, sevdiklerini koruyup kollar ve hayatı onlar için yeniden inşa eder. İşte, Viann’in hikâyesi de tam olarak böyleydi…

“İki kadının Fransız Direnişi’ne verdiği destek, aşkları, kayıpları ve zaferleri… Bülbül’ü elimden bırakamadım.”
Suzanne Droppert

Bülbül’ün edebiyat dünyasındaki etkisi bir fırtınadan farksız olacak.”
Booklist 

“Gözlerinizde yaş kalmayana kadar sayfaları çevirmeye devam edeceksiniz.”
Daily Mail  

“Kitabı aldım, okudum, çok sevdim ve önce karıma, sonra da kız kardeşime verdim. Fakat kitabın yanında bir kutu mendil hediye etmeyi unutmuşsunuz.”
Tom Vail

“Her satırına hayran oldum!”
Barbara Kelly

Bülbül gerçekten nefes kesiciydi! Bu kitabı okuyun. Zor zamanlarda doğru olanı yaptıklarına inanan iki genç ve cesur kız kardeşin hikâyesi sizi sürekli şaşırtacak.”
Dr. Miriam Klein Kassenoff

“Kardeş sevgisi, dostluk ve kayıplar üzerine etkileyici bir roman. Okurken çok gözyaşı dökeceksiniz…”
Look

Bülbül aile arasında bir kırgınlıkla başlıyor ve Nazilere direnmek için hayatlarını tehlikeye atan sıradan kadınların cesareti ve kahramanlığıyla savaşın korkunç atmosferinde müthiş bir sona doğru ilerliyor. Bir hikâyeden duygusal olarak bu kadar etkilenmeyeli uzun zaman olmuştu.”
Marilyn MacIvor 

“Daha ilk sayfasından itibaren özümsenip sindirilmeyi, hissedilmeyi ve sevgiyle paylaşılmayı hak eden bir roman. İki kız kardeş arasındaki bağ son derece dürüst ve insanın içini sızlatıyor. Büyüleyici ve bir o kadar da hüzünlü…”
Cherise Bailey

Bülbül’ü bitirdikten sonra gözyaşlarımın dinmesi birkaç saatimi aldı. Gerçekten kusursuzdu.”
Jody Robinson

“Gözlerim dolduğu için okuyamadığımdan kitabı en az üç kez elimden bırakmak zorunda kaldım ve bitirince de birazcık hıçkırıklara boğulmuş olabilirim. Tam anlamıyla olağanüstü bir hikâye!”
Kristin Pidgeon


KİTAP YORUMUM:  Son derece sürükleyici bir roman, elinizden bırakamayacaksınız ; yazarın bir çok kitabını okudum bu kitabı da diğerleri kadar güzel . Savaş mücadelesi gözlerimi doldurdu  duyguların okuyucuya geçtiği bir kitap olmuş.Düşünmeden alın , okuyun.


15 Mayıs 2017 Pazartesi

Sinan Akyüz- Yağmurun Gelini
Kitap Hakkında

Bazen alıp başını gitmek ister insan. Uzaklara, çok uzaklara… Görürüm ki sen de alıp başını gitmek istersin buralardan.   O vakit ben de seni yanımda götüreyim derim…” Delal iliklerine kadar sarsıldı. Sonra ani bir öfke hissetti içinde. “Doğrudur,” diye bağırdı. “Uzaklara, hem de çok uzaklara gitmek isterim… Fakat Şiyar’ımın olmadığı bir yere de gitmek istemem.” Mamo sakinliğini hiç elden bırakmadı. “İstersen acele hüküm verme,” dedi. “Yarın sabaha kadar vaktimiz vardır. Bilesin ki benim oğlum da senin gibi yaralıdır. Bu kötü günlerinizde birbirinize yoldaş olursunuz kızım. Baran’ım elbette iyileşecek, bir gün ayağa kalkacaktır. O zaman da senin yaralarını o iyi edecektir…” Düğün günü güzeller güzeli Delal, gelin alayıyla damat evine vardığında hayatının en mutlu gününü yaşıyordu, ta ki Şiyar’ının atı Cengâver bir başına ortaya çıkıncaya kadar… Nasıl olmuştu da mutluluk bu kadar çabuk uçup gitmişti ellerinin arasından? Nasıl olmuştu en güzel günü kara güne dönüşüvermişti? Şimdi nasıl Şiyar’ın kardeşi Diyar’a eş olacaktı? Töreye nasıl karşı gelecekti? Sürdü Cengâver’i ölüme, ama kader ona başka bir yol çizdi. Önce Mamo’yu gönderdi, sonra da umudu… 1950’lerde sınır kaçakçılığını önlemek için tüm sınır mayınlanmış, yaşanan kayıplarla hayatlar değişmişti. Tıpkı Delal ile Şiyar’ınki gibi. Onların gerçek yaşamlarından yola çıkarak kaleme aldığı bu kitapla Sinan Akyüz, bize her ne olursa olsun umut etmekten vazgeçmememiz gerektiğini hatırlatıyor. Sevginin ve cesaretin gücüyle… İncir Kuşları, Piruze, Aşk Başka Evde gibi çok okunan kitapların yazarından yine soluk soluğa okuyacağınız bir roman…

Kitap Yorumum
Sinan Akyüz'ün tüm kitaplarını önerebilirim okuyuculara. Gerçekten de hem kalite hem akıcı ve dili o kadar güzel ki tüm kitaplarının. Düğünü olacağı gün sevdiği adamın öldürülmesiyle okuyanı esir alıyor Delal'ın hikayesi... Ateşe düşen gençliğinin küllerinden doğuyor kitap. bundan büyük acı yoktur derken, işte burdan sonu geldi dediğimiz yerden yürüyor kalem. Sevdiği adamın ölümüne mi yansın, törenin işleyişine mi, hiç tanımadığı adama mı kendini kurban etsin bilemiyor. Delal ve biz okuyucuları bilemiyoruz. Kitabın devamını okuyunca anlayacaksınız dır mutlaka. Herkese keyifli okumalar dilerim.
ARRIVAL(GELİŞ)-DENİS VİLLENEUVE
Film Hakkında
Ted Chiang'ın Arrival - Geliş (Türkçesi: Monokl Yayınları) kitabından uyarlanan film, son yılların en iyi filmlerinden biri olarak nitelendiriliyor!
Gizemli uzay aracı Dünya'ya gelir ve dilbilimci Louise Banks (Amy Adams) tarafından yönetilen seçkin bir topluluk bu uzay aracını incelemeye gelir. İnsanlık, küresel bir savaşın eşiğindeyken Banks ve ekibi cevapları elde etmek için zamana karşı bir yarışın içinde bulurlar kendilerini. 

Geliş - Arrival'da Zack Snyder'in Man of Steel ve Batman v. Superman filmlerinde Lois Lane rolünü canlandıran Amy Adams'a, Avengers'ta Hawkeye'ı canlandıran Jeremy Renner eşlik ediyor.
Film Yorumum
Arrival (Geliş), bir sinematik mucize: Minyatür bütçeli bir bağımsız filmin tutkusuna ve yaratıcılığına sahip yüksek bütçeli, genel seyirciye pazarlanan bir Hollywood filmi. Safi göz boyayan pahalı özel efektler ve gereksiz aksiyon sahneleri yerine insanların evrenle, zamanla, ve kendileriyle olan bağlantısı hakkında zor sorular soran yetişkin bir hikaye. Türün en başarılı örneklerinin yaptığı gibi yüzeyde soğuk ve duygusuz görünen bilim öğelerini bizim zaman ve maddeye olan egzistansiyel bağımızı derinden inceleyen bir sert bilim-kurgu opusu. Güzel denebilecek kıvamda bir film. izlemekten keyif alabileceğiniz film. İyi izlemeler dilerim.


Dorothy ilk defa öldüğünde on iki yaşındaydı. 
En azından bana söylediği buydu. 
Delirdiğini düşünmüştüm ama şimdi 
ona inandığım için esas deli ben miyim diye merak ediyorum. 
Öyleysem bunların hiçbirinin önemi yok demektir. 
Ama değilsem… 
Eh, o zaman dünya benim düşündüğüm gibi bir şey değil demektir.
Üstelik tek bir dünya yok.

Kafanız karıştıysa canınız sıkılmasın. Benimki de karışmıştı. 
Okuyun, anlayacaksınız. Sonra karar verirsiniz: 
Ben mi delirdim yoksa siz mi?

Hortum seni sürükledi.
Şimdi hikâyeye baştan başlayacaksın.

Aklını, kalbini, duyularını karıştıracak bir dünyayla karşı karşıyasın.
Bu diyarda gündüzler karanlık turuncu, güneş siyah, geceler bembeyaz.
Büyünün yerini bilim aldı.
Hatırladığın herkes, her şey artık çok daha güzel, korkunç, acımasız.
Yeniden keşfetmeye hazırlan: OZ'u ya da kendini!

KİTAP YORUMUM: 
Adam Fawer'nın tüm kitaplarını okumuş biri olarak şunu söyleyebilirim ki bu kitap sanki tam olmamış .Kitabın arkasındaki yazıyı okuyunca içimde bir heyecan ve merak uyandırdı.Fakat üzülerek söylemeliyim ki okuduktan sonra  bu merakın karşılığını bulamadım.Daha önceki kitapları ile karşılaştırıp beklentiyi yükseltmeden okursanız beğenebilirsiniz diye düşünüyorum ama ben bunu yapmadığım için kitabı çok beğenemedim.

Havva'nın Üç Kızı








İnanca, inançsızlığa, arayışa, farklı kadınlara ve aşka dair baş döndürücü bir yolculuk...
 
Ben ne annem gibi dindarım, ne babam gibi kâinatın, beş duyumla kavradığım şeylerden ibaret olduğuna kaniyim. Öyleyse ben neredeyim? Ne mutlak dindarlığa, ne de mutlak akılcılığa dahil olmak isteyenler için bir başka yaklaşım, yeni bir varoluş şekli yok mu acaba? Bir üçüncü yol mesela? Kim bilir?
 
Şirin, Mona ve Peri… Günahkâr, İnanan ve Şaşkın. Münkir, Mümin ve Mütereddit… Böylesine farklı üç genç kadın nasıl bir araya gelebilir? Arkadaş olabilirler mi sahi? Hatta kız kardeş? 

Tanrı, bilim, kimlik, aidiyet, Doğu-Batı tartışmalarının tam ortasında hiç kimselere benzemeyen, karizmatik bir adam, sarsıcı bir skandal ve sıra dışı bir aşk...  yarım kalan... seneler sonra yeniden canlanan...
Elif Şafak büyüleyici dili ve sağlam olay örgüsüyle inanca, inançsızlığa, arayışa, farklı kadınlara ve aşka dair baş döndürücü bir yolculuğa çıkarıyor bizleri. 
Havva’nın Üç Kızı Türkiye ile Avrupa, dün ve bugün arasında gidip gelen güncel bir hikâye anlatıyor. 

Yüzyılımızın en çok tartışılacak konularından birini kışkırtıcı kahramanlar aracılığıyla ele alan, temposu hiç düşmeyen, kolay kolay unutamayacağınız bir roman.

KİTAP YORUMUM: Elif Şafak bu sefer karşımıza değişik bir konu ile çıkıyor. Açıkçası kitabı okurken ön yargı ile yaklaştım bazı kitapları bana pek hitap etmemişti çünkü kitabı okuduktan sonra düşüncelerim değişti konu olarak ve akıcılık bakımından kitabı beğendim sonu bir tık zayıf gelse de konu beni kendine çekti.Konuya gelecek olursak üç farklı kültürden genç kızın yollarının kesişmesi ve  Doğu-Batı kültürünün yarattığı sorunlara açık ve güzel bir şekilde değinilmiş.Saf bir kızın kendi içindeki aşkı da kitabı daha özel kılıyor.


Romeo ve Juliet






Oyunları ve şiirlerinde insanlık durumlarını dile getiriş gücüyle yaklaşık 400 yıldır bütün dünya okur ve seyircilerini etkilemeyi sürdüren efsanevi yazar, Romeo ve Juliet’de birbirinden farklı pek çok toplumda benzerleriyle karşılaşılan trajik bir ilişkiyi, düşman ailelerin çocukları arasında doğan aşkı ele alır. Romeo ile Juliet’in umutsuz aşkını romantik örgüsünün yarı karanlık örtüsüyle sarmalayan eser, buna rağmen insan ilişkilerini gerçekçi bir anlayışla gözler önüne serer.





KİTAP YORUMUM:

Shakespeare'nın ölümsüz eseri Romeo ve Julıet  kitabını çok merak ettim ve okumak istedim.Klasik kitaplar arasında sevdiğim bir eser oldu. Klasik eserler genel de ağır olsa da Romeo ve Julıet aşk konusunu işlemesi bakımından gayet okunabilir nitelikteydi benim için.

14 Mayıs 2017 Pazar

Aşıklar Şehri-Damien Chazelle

Film Hakkında

Hayatlarında yön bulmaya çalışan iki tutkulu insan Sebastian ve Mia'nın yolları, Los Angeles'ta trafiğin sıkışık olduğu bir gün kesişir. Her ikisi de sanat tutkunu olan bu iki insan, hayallerini gerçekleştirme yolunda düşe kalka ilerlemektedir. 

Sebastian gelenekseksel jazzın kolonlardan yükseldiği bir kulüp açma hayalinde, Mia ise kafesinde çalıştığı film platosunda kendine uygun tüm oyunculuk seçmelerine katılarak bir rol kapma telaşındadır. Bu iki insanın kalpleri birbiri için atmaya başladığında ortaya çıkan manzarayı hayat şartları bozacak, onları yavaş yavaş hayallerinden uzaklaştırmaya başlayacaktır. 
Oscar ödüllü Whiplash’in yazarı Damien Chazelle’in yazıp yönettiği bu romantik müzikal, modern zamana adanmış bir Hollywood masalı.

Film Hakkında
Filmin merkezine yine sanat tutkunu iki insanı yerleştirdiği bir romantik müzikal. Filmin esas oğlanı ve kızı, Sebastian ve Mia, her ikisi de tutkularının peşinden gitmeye karar veren ve yolları umutsuz bir anlarında kesişen iki genç insan.ia, kafesinde çalıştığı film platformunda yıldızlara servis yaparken, oyunculuk seçmelerine katılarak bir rol kapmanın peşindeyken, Sebastian da geleneksel cazın büyüsüne kendini kaptırmış ve bir gün sadece bu müziğin çınlayacağı bir kulüp açmanın hayalini kurmaktadır. Ancak her ikisinin de bu hayallerini gerçeğe çevirmek için hem şansa, hem de hayatlarını idame ettirmek için paraya ihtiyaçları vardır. Tam da bu sebepten Mia ve Sebastian gün geçtikçe hem sevgilerine hem de hayallerine borçlanırlar. Devamını bence izledikten sonra görün.. İyi seyirler.
YAĞMURDAN KAÇARKEN-JOJO MOYES
Kitap Hakkında

Aşkın zaman içinde ne kadar farklı şekiller alabileceğine dair dokunaklı bir hikâye… Üç neslin hikâyesi…

Yirmi bir yaşındaki Joy, 1950’lerde Hong Kong’da yaşarken yakışıklı deniz subayı Edward’la tanışır. Başta bu genç adama âşık olma ihtimali aklının ucundan bile geçmemiştir. Fakat birbirlerinin ruh eşi olduklarını anlayan iki gencin düğün tarihi yirmi dört saat içinde belirlenir. Artık Joy da kocasıyla beraber dünyayı gezmeye başlamıştır ve çok mutludur. Ama evlilik hayatının sandığı gibi olmadığını kısa süre sonra zor yoldan öğrenecektir…

1980’lerde Joy’un kızı Kate, ailesinin yanından gizemli bir şekilde kaçar ve on altı yıl sonra onun kızı Sabine hemen hemen hiç tanımadığı büyükannesi ile büyükbabasını ziyarete gider. Çok geçmeden Kate de aralarına katılır.

Aynı çatı altında yıllar sonra ilk kez bir araya gelen üç kadının keşfedeceği çok önemli sırlar ve gerçekler vardır: Bir anne ile kızı arasındaki sevgi asla tükenmez, aşkın doğası yağmur gibidir ve kadınlar sevdikleri için en büyük zorluklara bile göğüs gerebilir.

 “Annelere, kızlarına ve âşıklara dair derin bir hikâye.”
-Daily Mail-
“Anneler ile kızları arasındaki ilişkinin kitap şekline bürünmüş hali, o kadar ustaca kaleme alınmış… Ayraç olarak mendil kullanabilirsiniz.”
-Elle-
“Duygularınızı bir hız treninden daha fazla değiştirecek.”
-Company-
“Üç güçlü kadının hayata bakış açısı ve ait oldukları nesiller inanılmaz bir ustalıkla resmedilmiş.”
-Hello!-
“Nefes kesici bir aile dramı.”
-Publishers Weekly-
“Jojo Moyes inanılmaz yetenekli bir yazar…”
-Paula McLain-
“Müthiş bir roman; zengin, derin ve harika karakterlerle dolu. Ah şu kadınlar!”
-Anne Rivers Siddons- 
“Tadı damağınıza kalacak.”
-Library Journal-
“Moyes’in ince üslubu ve zarif dokunuşlarıyla leziz bir roman.”
 -Publishers Weekly- 
“Güçlü, gerçekçi ve sevimli.”
-Sunday Express- 
“Çok büyüleyici ve dokunaklı bir hikâye.”
-Lesley Pearse-
Yorumum
Tek solukta okuduğum kitaplardan birisidir fakat kitap biraz karmaşık olduğundan dolayı sakin bir kafayla okunmasını öneririm.Kitap anneler,kızlarına ve aşklarına dair derin bir hikaye şeklinde yansımıştır. Kitapta bir çok duyguyu yaşamak mümkün oluyor. Anneleri ve kızlarının ilişkilerini güzel bir şekilde anlatmasıdır. Bayanların hayata bakış açısını ve günümüzün zor şartları altında güçlü olmayı okuyacaksınız. Gerçekten güzel ve etkileyici bir hikaye. Herkese iyi okumalar dilerim.

Hasan Ali Toptaş - Gölgesizler

Kitap Hakkında
Hasan Ali Toptaş’ın –belki de– en çok okunan ve yayımlandığı tüm dillerde büyük bir şaşkınlık ve beğeniyle karşılanan romanı.

Gölgesizler, bir kayboluşlar anlatısı; aniden kaybolmaların, beklenmedik dönüşlerin, ölümlü büyülerin, devlet nezdine düşen gölgelerimizin aynası. Tekrarların tekrarını okumamızı sağlayan karakalem bir güvercin; bir garip cinayet ve doğum hikâyesi.

Ve kokusu burnumuzda tüten, cevabından korktuğumuz bir soru cümlesi: “Kaar nedeen yağaar, kaaarrr?”

“Sadece Hasan Ali Toptaş okumak için bile Türkçe öğrenmeye değer.”
-Stefan Weidner, Frankfurter Allgemeine Zeitung-

“Aynı yolda yürümekten başka çaresi olmayan tuhaf birer yaratıktı insanlar; tekrarın tekrarlananın örtüsü olduğunu anlayamadan, aynı el sallayışların, aynı gülüşlerin, aynı yürüyüşlerin ya da aynı oturuşların içinden geçe geçe damaklarına bulaşan uzak bir serüven tadıyla dönüp dolaşıp aynı noktada yaşıyorlardı.”
Yorumum
Gölgesizler adlı romanı ile 1994 Yunus nadi roman ödülünü kazanmış yazar. Dipdiri, dosdoğru bir taşra güzellemesi.. Hasan Ali Toptaş merakı daima diri tutan yazarlarımızdan. Kitabın her bir sayfası şiir tadında, tasvirleri düşle gerçek arasında gidip geliyor. ''Belki de iki yüzlü bir pencereydi benim gördügüm,; ondan geçen bakışın hangi taraftan geldiği hem görenin hem de görülenin yaşadığı duygulara bağlıydı.'' İyi okumalar dilerim.

Asi Kızlara Uykudan Önce Hikayeler




Denizlerin derinliğinden ormanların kuytusuna, savaş meydanlarından şaşaalı saraylara, hastanelerden gökyüzünün sonsuz maviliğine, dünyanın ve zamanın her köşesinden kendilerine dayatılan kurallara ve geleneklere isyan etme gücü bulan kadınların hikâyeleri bunlar. Prenslerini bekleyen değil, kaderlerini ellerine alan prenseslerin hikâyeleri... Asi Kızlara Uykudan Önce Hikâyeler; yüz asi kadının, Sally Nixon, Cristina Portolano, Sarah Wilkins, Barbara Dziadosz gibi dünyanın dört bir yanından altmış asi kadın tarafından çizilen olağanüstü illüstrasyonlarla renklenmiş hayatları... Bildiğimiz dünyanın bilmediğimiz gerçekleri... Ödüllü yazarlar Elena Favilli ve Francesca Cavallo, olağanüstü yüz kadının maceralarından derledikleri masalsı gerçeklerle, okuyucuları keyifli bir yolculuğa çıkarıyor. Günün herhangi bir anında açıp okuyacağınız, elinizin altında bulunduğunda kendinizi iyi hissedeceğiniz, kızınıza anlatacağınız gerçek hayat hikâyelerinin masalsı versiyonu. Nesilden nesile annelerin kızlarına hediye edebileceği, ilham verici bir kitap. Aslında bir çocuk kitabı olarak tasarlanan çalışmayı, hep kitap “8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde her yaştan genç kıza bir hediye” olarak yayımlıyor.

KİTAP YORUMUM:

Kitap her annenin başucu kitabı olmaya aday bir kitap bence.Bu kitabı direnen,mücadele eden onlarca kadının hikayesini kesinlikle kızlarınıza okuyun ve okutun.
İnsana hem ilham veren hem de motive eden bir kitap.Sıradan kitaplardan sıkıldıysanız bu kitabı okuyarak kendinizi ödüllendirebilirsiniz.

Aşk Köpekliktir




Aşk, imkansızı ümit etmektir. Ahmet Ümit, Aşk Köpekliktir'de bu derin gerçeği anlatıyor: Aşkın göz kamaştıran yanılsamasını, muhteşem bencilliğini, karanlık cesaretini, görkemli yıkıcılığını... Kitaptaki öykülerde aşk bir kavramlar galerisi olarak yer alıyor. On ayrı öyküde, aşkın on ayrı yüzü sergileniyor. Aşk, kimi zaman kanlı bir cinayet için kafi delil oluyor, kimi zaman bir mucize, kimi zaman çözümsüz bir problem, kimi zaman bir ütopya, çoğu zaman da köpeklik. Aşk anlatırken gerçeklerden yola çıkıyor yazarımız. Abartısız, basit, yalın ama insanı sarsan gerçeklerden. Aşkın büyüleyici güzelliğinin yanında insan benliğini yok sayan çirkinliğini de dile getiriyor. İnsanı rüyalara rüyaşara sürükleyen heyecanı kadar, ruhumuzu karanlık labirentlerde koşturan kör coşkusunu da gözler önüne seriyor. Aşkın ne olduğunu tarife kalkmıyor yazarımız, ama bu duyguyu okurla tartışıyor.

KİTAP YORUMUM:

Ahmet Ümit'in diğer kitaplarından farklı olarak yazdığı bu kitap kısa hikayeleri içeriyor.Yazar her hikayede aşk hakkında farklı tespitlerini sunuyor bize.Açıkçası kitabı okurken etkilendiğim çok bölüm oldu ve bu kadar etkilenmem beni şaşırttı.Kitabı okuyalı uzun yıllar olmasına rağmen hala rafta gördüğüm de güzel bir kitaptı diyebiliyorum bu da kitabın iyi olduğunun bir kanıtı bence.

Yağmur Sonrası





II. Dünya Savaşı’nın tam ortasında yaşanan yasak aşk ve işlenen korkunç bir cinayet…

Umut tükenmiş gibi görünse de ikinci şans her zaman vardır… Ya yoksa?

Anne Calloway ne kadar çabalasa da yetmiş yıldır peşinden gelen anıları bir türlü aklından silemiyordur. Bora Bora Adası’ndan adına gelen gizemli bir mektup ise adeta kapanan yarasını yeniden açar.

1942 yazında, II. Dünya Savaşı’nın en hararetli zamanında Bora Bora Adası’nda görev almak için orduya hemşire olarak katılan Anne, genç, güzel ve nişanlı bir kadındır. Ancak orada hiç hesap etmediği bir durumla karşılaşır. Aşk… Kalbini tutkuyla dolduran, yakışıklı asker Westry Green’e karşı koyamaz. Kısa sürede aşkları, adadaki amber çiçekleri gibi filizlenirken, sazdan çatısı olan bir bungalovun altında gizli bir dünyayı paylaşırlar. Ta ki bir gece tüyler ürperten bir cinayete şahit olana kadar... Savaş rüzgârıyla ayrı yerlere savrulan çift, bir daha asla bir araya gelemez. Peki Anne, onca sene sonra çıkagelen bu mektubun izinden gidip taşıdığı vicdan azabını sonlandırabilecek midir?

Ya siz, araya zaman, mekân, kişiler girse de gerçek aşkın peşinden gitmeye cesaret edebilir misiniz?
Mart Menekşeleri ile gönüllere taht kuran Sarah Jio’dan muhteşem bir başyapıt… Yağmur Sonrası ile tutkunun zaman tanımayan öyküsünü okurken, gözyaşlarınıza hâkim olamayacaksınız.

“II. Dünya Savaşı’nda Pasifik’in tam ortasında kalan, yürek burkan muhteşem bir aşk hikayesi.”
Kristin Hannah

KİTAP YORUMUM: 
Sarah Jıo ne zaman yeni bir kitap çıkarsa sabırsızlanıp alıyorum yazarı hem konu işleyişi bakımından hem de dil açısından oldukça başarılı buluyorum.Onun gibi bu tarzlar da roman yazıp bu etkiyi yaratamayan bir çok yazar bulunuyor.Fakat Sarah Jıo farkını açıkça ortaya koyuyor.Kitaba gelecek olursam işlenen konunun savaş olduğuna bakmayın bir kadının kendi içindeki sorulara cevap verememesi ve bir anlık kararı karşısında hayatının nasıl değişebildiğini gözler önüne seriyor.Gözlerimin dolduğu bölümler olmadı değil bu aşk hikayesi kesinlikle sizi derinden etkiyecek..

Sevda Sözleri




Cemal Süreya, Cumhuriyet Dönemi şiirinin en özel "vitaminiydi".

Lirik, erotik, politik gür bir ırmak.
Sevda Sözleri bu büyük ustanın bütün şiirlerini bir araya getiriyor.


KİTAP YORUMUM:

Cemal Süreya ve bu kitap için ne yazsam az gelir..Tüm şiirlerini topladığı Sevda Sözlerini okurken elinize kalem almayı unutmayın yüreğinize dokunan dizelerin altını çizmeden duramayacağınıza eminim.Cemal Süreya şiir okumanın dayanılmaz hafifliğini sunuyor bize.Başucunuza koyun ve mutlaka okuyun.