kayan resim

Bir Film 1 Kitap

30 Nisan 2017 Pazar

CARPE DIEM


İnsan kaybolur öncesiyle sonrası arasınba. Bir tarafa anıları bir tarafa hayalleri doldurur, çoğalınca her ikisi mutlu olacakmış gibi. Ama sadece kaybolur.

İnsan yer arar kendine. Dününü de bugününü de satın almak ister zamanlardan. Gider gelir sürekli geçmişten geleceğe. Ama sadece yer kiralar. Sahibi değilidir düşündüklerinin. Ya bitmiştir ya da olmamıştır daha.

İnsan en çok andadır, onu da anlamaz.

Bırakın geçmişi ve geleceği, Carpe Diem ile gerçeğin şimdi de, anda olduğunu keşfedin... Andan uzaklaşıp geçmişe ve geleceğe esir olmaktan kurtulun...

Aşkım Kapışmak danışmanlık seanslarında kullandığı etkili yöntemleri sizlerle paylaşmakla kalmıyor, zamanı etkin kullanmanın yollarını da anlatıyor.

Kitap yorumu: Aşkım Kapışma'nın ilk okuduğum kitabı 'Carpe Diem' bu tarz kitapları çok seviyorum gerçekçi ve insan piskolojisiyle alakalı çok güzel bir kitap, geçmiş ve gelecek kaygılarımızdan ötürü anı yaşayamıyoruz, anda kalamıyoruz. Anımızı en güzel şekilde geçirmemizi anlatan bu kitap mutlaka okunmalı.
Bin Muhteşem Güneş-Khaled Hosseını

Nereye giderseniz gidin, ülkeniz peşinizden gelir. Artık siz orada yaşamasanız da o içinizde yaşar. Afganistan’ın Khaled Hosseini’de yaşadığı gibi…

Bin Muhteşem Güneş, ilk romanı Uçurtma Avcısı’yla tüm dünyada inanılmaz bir başarı yakalayan Hosseini’nin ikinci romanı. Yazar bu romanında da yine doğduğu toprakları anlatıyor. Bu kez iki kadının kesişen yaşamları ve dostlukları üzerinden…

Küçük yaşta evlendirilen kızlar, çocuğu olmayan kadınlar, babaya ya da çocukluk arkadaşına duyulan, geçmişe gömülmüş aşklar…

Khaled Hosseini, hasreti, dostluğu, aşkı ve insanlığı en iyi anlatan yazarlardan. Başarıyla kurduğu olay örgüsüyle, çıkmaz yolların nasıl düzlüklere açılabileceğini gösteren yaratıcı bir kalem. Bin Muhteşem Güneş, kelimenin tam anlamıyla “beklenen” bir roman…
YORUMUM
Yazarın tüm kitaplarında olduğu gibi Afganistan'da geçen, ve yine tüm kitaplarında olduğu gibi acı bir öyküsü olan, iki kadının dayanışmasını anlatan, fedakarlığın ne demek olduğunu anlayacağınız bir kitap. Hem Afganistan'ın işgal dönemini hem de insan ilişkilerini çok iyi hissedebiliyor, bir yandan da o dönemler hakkında bilgilendirirken diğer yandan Afgan halkının yaşadıkları zorlukları görebiliyorsunuz. Ben kitabı çok beğendim ve akıcı dile olduğu için çabuk bitirdim. Kitabı bitirdikten sonra gözyaşı değil ama burukluk yaşatıyor. Son derece anlamlı bir kitap.Herkesin okumasını da tavsiye ederim. Keyifli okumalar.
KİTAP ÖZETİM : Fakir bir genç olan Raskolnikov, başarılı olmasına rağmen hukuk fakültesini maddi sebeplerden ötürü yarıda bırakmak zorunda kalmıştır. Paranın, parayla ne yapılacağını bilmeyen, insanlık ailesine parazit olan aşağılık insanların elinde iken, toplumun gelişmesine büyük katkılar sağlayabileceklerin para sıkıntısı çekmesinin yanlış bir düşünce olduğunu düşünmektedir. Bu yanlışlığı düzeltmek üzere yaşlı ve zengin olan bir tefeciyi,ve onun kız kardeşini görgü tanığı bırakmamak için öldürür. Kimsenin kendisini görmediğini ve geride çok büyük bir olasılıkla bir iz kalmadığını bildiği halde, bazı tesadüflerin sonucunda Raskolnikov müthiş bir tedirginlik içine düşer. İnsanlığını, masumiyetini yitirmiştir. Temiz kalpli Sonya'ya suçunu itiraf eden Raskolnikov, polise de teslim olur ve cezasını çekmek üzere Sibirya'ya gider.

YORUMUM : Bana bir kitap söyleyin diye sorulursa ilk ve tek vereceğim kitap adı kesinlikle budur...çünkü tek kelimeyle mükemmmelllll...herkesin okuması gereken bir yapıttır kesinlikle.

28 Nisan 2017 Cuma

KİTAP ÖZETİM :

Şimdi itiraf zamanı!

İtiraf ediyorum: Sana tuzaklar kurdum.
Adlarını Fi ve Çi koydum.

Can Manayın Duruya duyduğu açlıkla çıkardım seni yola,
Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını Denizle anlatmaya çalıştım sana…
Beni takip etmen için yolumuzu onların hikâyeleriyle süsledim.
Anlamları da hemen hemen her satıra gizledim. Çünkü Pideydi asıl anlatmak istediklerim.
Çaresizdim. Vazgeçemezdim.
Sana bu manzarayı mutlaka göstermeliydim.
Seninle nihayet burada buluşmak için çok emek verdim.

Şimdi yine gel benimle, birlikte yürümeye devam edelim.

Savaşların savaşılarak kazanılamayacağını, asıl zaferin ancak doğrudan ayrılmayınca kazanıldığını
Özge anlatsın sana,
Yaptığımız her şeyin evrende dönüp dolaşıp bize nasıl geri geldiğini
Candan dinle,
Analiz edebildiğimiz kadar güçlü, sadeliğimiz kadar güzel, gerçekliğimizdeki samimiyet kadar eşsiz olduğumuzu
Bilgede gör,
Kendi değerini başkalarının gözünden biçenlerin acısını
Duruyla anla,
Ve Denizin düşüncelerinde tanış geleceğin insanıyla… Gel benimle. Yolumuz uzun değil,
Nihayet sana gidiyoruz, bana… BİZe.

Sorgulanmamış, analiz edilmemiş bir yaşam hiç yaşanmamıştır.
                         
KİTAP ÖZETİM : Hayat, insanın kendi potansiyeline ulaşabilmesi için dikkatle, incelikle, muhteşem bir zekâyla dizayn edilmiştir. Yapman gerekeni yapamıyorsan, olamıyorsan, doğamıyorsan hayat çok acıtır, anlaman için hırpalar, yorar. Seni sen yapabilmek için ne gerekirse yapmaya hazırdır.

Asla rahat bırakılmazsın.
Öylesine, anlamsız varolmazsın.
Mutluluğa saklanamazsın.
Öyleyse acına sahip çıkmalısın!
Çünkü acı, bilginin bedene inmesidir.
Bilgiyi bedene indirmeli, olman gereken şeye dönüşmelisin.

Bu kitap 'kendine gelmek' için burada olduğunun farkına varabilenlere yazıldı. Fi ile çıkılan yolculuğun tek durağıdır Çi. Sadece farkındalığa giden, değiştiren, mutlaka geliştiren bir yoldur bu ama sunduğu seks, macera, intikam, ihtiras sizi aldatmasın, zordur.

Hayatı değil sistemi yaşadığımızı fark edenler, harakete geçmek için işaret bekleyenler, umursamayanlara karşı umursayanlar, hissedemeyenlere karşı hissedenler adına ve kendi tekamülünde kaybolmuşlar için yazılmış, dengeye adanmıştır. Hayat harekete geçen herkesi varması gereken yere götürür.

26 Nisan 2017 Çarşamba




Böğürtlen Kışı- Sarah Jio

"Canım Daniel'ım,

Kaybolduğun gün dünyam sona erdi, canım oğlum. Seni her kim alıp götürdüyse, seninle birlikte kalbimi, hayatımı da çaldı. Ben senin gülümsediğini görmek, kahkahalarını duymak, mutluluğunu paylaşmak için yaşıyordum."

Vera Ray 1933 yılının o karlı mayıs akşamında üç yaşındaki oğlu Daniel'ı son kez öptüğünü bilmiyordur. Her ne kadar oğlunu yalnız bırakma düşüncesinden nefret etse de hayatlarını devam ettirmek için çalışmak zorundadır. Tek avuntusu, gün ağardığında küçücük oğluna sarılacak olmasıdır. Ancak Vera geri döndüğünde karşılaştığı manzara, Daniel'ın boş yatağıdır. Bir de karlar içine gömülmüş olan oyuncak ayısı.

Seksen sene sonra Seattle yine mayıs ayında karlar altındadır. Köklü bir gazetede muhabir olan Claire Aldridge, bu doğaüstü olayı haber yapacaktır. Araştırmalarına devam eden Claire, küçük çocuğun bu zamana kadar sonuçlanmamış kaçırılma davasıyla karşılaşır. Evlat kaybetmenin ne demek olduğunu çok iyi bilen Claire, bu olayı çözmeye karar verir. Ancak çözdüğü her düğümün, onu Vera'yla olan bağlantısına yaklaştırdığından habersizdir…

Böğürtlen Kışı aşkı, umudu ve umutsuzluğu derinden anlatan muhteşem bir kitap. Bu öyküyü yüreklerinizden kolay kolay silip atamayacaksınız.

YORUMUM
Uzun zamandır kişisel gelişim ve bilgi içerikli kitaplar okuduğum için Sarah Jio gibi yazarlara pek bir uzaktım. Kitabın bana çekici gelen kısmı tanıtım yazısıydı ve değişiklik olsun diye hemen okumaya başladım. Kitabı müthiş beğendim ve bir o kadar sürükleyici buldum ve bunun sonucunda kitabı bir günde bitirdim. Kitabın içerisinde birçok karakterler var ve hepsinin bir birinden etkileyici hikayeleri var. Kitabın içindeki ana karakter Vera Ray karlı bir günde oğlunun kaçırılmasıyla başlayan serüven ve Claire yıllar sonra bu kayıp vakasını fark ederek araştırmasıyla birbirine kilitlenen iki olay. İki kadın ve kaybedilmiş iki çocuk. Biraz da olsa gündelik hayattan uzaklaşmak için okunacak bir kitaptır. Çok yalın bir dili var. Okumak isteyenlere şimdiden keyifli okumalar dilerim.

25 Nisan 2017 Salı

Canan Tan - Yüreğim Seni Çok Sevdi

Herkesin kendinden bir şeyler bulabileceği kadar gerçek, destansı bir aşkın öyküsü…

"Biliyorum, imkânsız aşk bu!" demişti Murat. "Ama hükmedemiyorum kendime. Çünkü, YÜREĞİM SENİ ÇOK SEVDİ!" Ardından da dizelere dökmüştü sevdasını:

yüreğim seni çok sevdi
o yürek talan
o yürek yangın yeri
o yürek seni istiyor
bir tek seni... 

Aslı ile Murat'ın İstanbul-Bursa-Amerika üçgeninde yaşadıkları destansı aşkın öyküsü.

   YORUMUM
Bu kitabı okuyalı baya zaman oldu.Kitabı ilk rafta gördüğümde arka kapak yazısı beni çok etkiledi ve alıp hemen okumaya başladım. Bu romanın insana kazandıracağı bir şey yok ama güzel bir aşk hikayesi okumuş oldum.Ana karakter Aslı ve Murat'ın aşk hikayelerini anlatır. Belki imkansız aşklarını.. Bütün sayfaların içine hem şiir kitabını hem gezi yazısı hem aşk romanı sığdırabilen Canan Tan'ın kavuşmayan aşıklar kitabı. Ayrıca kitabın baş kahramanı Aslı'nın ütopik bir dünyadan geldiğine inandırmıştır beni..Kitap Bursa şehri açısında bir turistlik  rehber işlevi de görüyor. Genel olarak çok akıcı bir dille yazılmıştır, ben bir solukta bitirmiştim. Bitirdiğimde gözlerde bir kaç damla yaş, gönülde burukluk bırakan ve 'bir adın kalmalı geriye'dedirten roman. Şimdiden okumak isteyen tüm arkadaşlarıma keyifli okumalar dilerim.


ALACAKARANLIK KİTAB ÖZETİ :

Alacakaranlık (Twilight)
Yazar: Stephenie Meyer
Tür : Vampir-aşk (roman)
Kitap Hakkında: İlk defa 2005 yılında ciltli şekilde yayımlandı. Serinin ilk eseri Alacakaranlık Phoenix, Arizonadan Forks, Washingtona taşınır ardından orada Edward Cullen isimli vampire aşık olur. 17 yaşında olan Isabella “Bella” Swanın hayatında yeni bir dönem başlar.
Alacakaranlık serisi: Yeni Ay, Tutulma, Şafak Vakti, Geceyarısı Güneşi.
Özet
Isabella “Bella” Swan güneşli Phoenix, Arizona’dan yağmurlu Forks, Washingtona babası Charlie in yanına taşınır. Bunun nedeni annesi Renée beysbol oyuncusu sevgilisi Phil Dwyer’le evlilik yapmıştır. Annesi Bella’nın gelişine engel olmamıştır fakat seyahetlerinde kocasıyla olamayışına üzülmüştür. Bella durumun farkına varmış ve babasının evine Forksa taşınır. Ardından orada kısa sürede pek çok arkadaşı olur yanısısra okulun erkekleri Bella’nın kalbini çalmak için çabalarlar.

KİTAP ÖZETİM VE YORUMUM :
Haremden saltanata giden tehlikeli yolda yürüyen bir kadın.
Hürrem, tarihi gerçekler ve kimi gerçek karakterler kullanılarak kurgulanan bir roman ve yazarımız Demet Altınyeleklioğlu, kendi hayalgücünün ürettiği müthiş bir Hürrem hikayesi anlatırken, 16. Yüzyılın saray atmosferine, kokusuna, rengine, dokusuna ve duygusal haritasına da yeniden hayat veriyor 16. yüzyılın özellikle ilk yarısına hiç kuşkusuz

Osmanlı Hakanı Kanuni Sultan Süleyman, İngiltere Kralı Sekizinci Henry ve Kutsal Roma Germen İmparatoru Şarlken damgasını vurmuştu. Bu hükümdarların iktidar mücadesi ve savaşları kadar aşkları da tarihin seyrini değiştirdi. Sultan Süleyman ve güzel cariyesi Hürrem, Sekizinci Henry’nin başını kestirerek öldürdüğü iki kraliçesinden biri olan Anne Boleyn ve Şarlken’in Avrupa’yı din savaşlarına sürüklemesinde başrolü oynayan karısı Isabella…
Birbirini tanımayan bu üç güzel kadının, hemen hemen aynı yıllarda iktidar mücadelesi verdiği üç saray, romanlara, filmlere, TV dizilerine ilham veren büyük aşklara, inanılmaz entrikalara, komplolara, kanlı cinayetlere sahne oldu.
Fakat bu öykülerin hiçbiri; haremle, dünyanın en kudretli hükümdarı Sultan Süleyman arasındaki tehlikeli yolda yürüyen Hürrem’in macerası kadar masalsı değildi. KİTAP güzeldi tam olarak osmanlı donemini anlatmıştır.

Küçük prens


     Antoine de Saint-Exupéry tarafından New York’ta bir otel odasında yazılan Küçük Prens yayımlandığı günden bu yana milyonlarca insanın kalbini fethetmeye devam ediyor. Küçük Prens’in yaşadıklarını anlıyor, kırgınlıklarına üzülüyor, söylediklerine hak veriyoruz. Gezegenindeki çiçeğiyle pek anlaşamadığı için biraz uzaklaşmaya karar veren, yolculuğu sırasında Dünya’ya da uğrayan Küçük Prens Sahra Çölü’nde bir pilotla karşılaşır. İşte olan biteni de bu pilot anlatır bize. Kimdir Küçük Prens, neden sürekli sorular sorar, çiçeğiyle neden anlaşamamıştır, gittiği diğer gezegenlerde kimlerle karşılaşmıştır ve neler öğrenmiştir? Bu öyküyü dinlerken Küçük Prens’in yaşadıkları ve öğrendikleri sayesinde hayatımıza tekrar bakıyoruz ve yaşamı anlamlandırmada ‘ne kadar da büyüdüğümüzü” görüyoruz. Küçük Prens’in de dediği gibi “Büyüklere her şeyi açıklamak gerekir zaten.”

Kitap yorumu: Bu kitap her ne kadar hikaye kitabı gibi görünsede yetişkinlerin de okuyup anlamlar çıkarması gereken bir kitap. büyüklerin yaptığı hataları,yanlışları ele alıyor. İnsanların büyüdükçe çocuk ruhlarını nasıl kaybettiklerini anlatan çok güzel bir kitap.

24 Nisan 2017 Pazartesi

İncir kuşları



     Çok satan romanlarıyla tanınan ve geniş okur kitlesine sahip yazar Sinan Akyüz yine ses getirecek son kitabıyla okurlarını selamlıyor. Alfa Yayınları'ndan çıkan İncir Kuşları'nda yazar, Bosnalı bir genç kız olan Suada'nın gerçek yaşamından yola çıkıyor. Okuru savaşın ve aşkın yakıcı gücüne tanıklığa davet ediyor. Bosna tüm bilinmeyenleriyle ilk kez Sinan Akyüz kalemiyle yazıldı... Sinan Akyüz dünyanın seyirci kaldığı bir soykırımı Suada'nın öyküsüyle yeniden gündeme getiriyor. Yakın tarihi edebiyatla buluşturan yazar, aşkın içinde "savaşı ve şiddeti", savaşın içinde de "aşkı ve inancı" ustalıkla harmanlıyor. Bu romanla Bosna Savaşı'nın bilinmeyen bambaşka bir yüzü gün ışığına çıkarken; kitap okuyucusuna sürpriz bir sonla veda ediyor. Arka Kapak... Aynı ırktan geliyorlardı. Aynı dili konuşuyorlardı. Bir tek dinleri farklıydı. Biri Müslüman Boşnak genci, diğeri ise Hıristiyan Sırp'tı. İkisi de konservatuardaki aynı Boşnak kızına âşık olmuşlardı. Ve bir gün bu iki genç, güzeller güzeli Suada'ya aşklarını ilan ettiler. Ancak gençlerden biri aşkına karşılık bulmuş, diğeri ise "Kalbimde iki kişiye yer yok" cevabını almıştı. Takvim yaprakları 6 Nisan 1992'yi gösterirken bir bomba düştü beyaz zambakların açtığı yüreklere… Suada patlak veren savaşın estirdiği rüzgârda âdeta savrulan bir yaprak gibiydi. Savruldu, savruldu, savruldu... Sonra da kader onu bir zamanlar 'hayır' dediği genç adamın eline esir düşürdü. Genç adam, o gün ela gözlü çöl ahusuna bakmış "Kader bizi ne inanılmaz bir şekilde birleştirdi, görüyor musun Suada?" demişti. Modern zamanlarda Avrupa'da yaşanmış bir soykırımda, kadere inananların romanıdır İncir Kuşları... Bu kitap tamamen gerçeklere dayanmaktadır...
Kitap yorumu: Sinan Akyüz'ün okuduğum en güzel kitabında biri gerçek bir hikayeden esinlenmiş olması sizi daha çok etkileyecektir. Biri müslüman ve diğeri hristiyan iki genç bir kıza aşık olur fakat onlardan sadece biri aşkına karşılık bulur. Diğeri ise kırık bir kalp ile yaşamak zorundadır. Gün gelir savaş patlak verir. Kız karşılık vermediği adamın eline esir olarak düşer. 


FİLM ÖZETİM ;Vizyon tarihi 3 Mart 2017 (2s 17dk)
Yönetmen 
Ülke ABD

Yakın gelecekte yaşlanmış ve yorgun olan Wolverine ve Professor X, Meksika sınırında saklanmaktadır. Fakat Logan'ın dünyadan gizlenmesi ve mirası, karanlık güçler tarafından takip edilen genç bir mutant geldiğinde sona erer. Şimdi Wolverine'de genç bir kadın klonunu Nathanial Essex'in liderliğindeki kötü bir organizasyondan korumalıdır.
Hugh Jackman'ı son kez Wolverine olarak gördüğümüz film Logan'ı James Mangold yönetiyor. Başrollerinde ise Hugh Jackman dışında Boyd Holbrook, Patrick Stewart ve Doris Morgado yer alıyor.
Orijinal adı 

Logan

23 Nisan 2017 Pazar


CAST AWAY
(YENİ HAYAT)
(2000)

IMDB:7.7/10

Macera,dram ve romantizm

Konusu

FedEx isimli tanınmış bir şirkette sistem analist uzmanı olan Chuck Noland şirketiyle ilgili sorunları çözmek için dünya genelinde seyahatler yapmaktadır. Uzun süreli bir ilişkisi olan ve yoğunluğundan dolayı evlenmeye bile fırsat bulamayan Noland Noel gecesi sırasında aldığı bir telefonda bir işi çözümlemek için Malezya'ya gitmesi gerektiğini öğrenir. Yola çıkan adam Güney Pasifik'te uçtuğu sırada uçak bilinmeyen bir sebeple düşer.
Bilincini kaybeden Noland uyandığında kendini ıssız bir adada tek başına bulur. Modern dünyanın nimetleriyle yaşamını sürdürmüş olan çaresiz adam bu adada ne kadar ayakta kalabilecektir?

Yorumum

Tom Hanks hayranı olduğum bir oyuncu. Bu film onun ilk 5 filmi arasına girer kesinlikle.Filmede bazı yerler ağır gibi geçiyor ama o psikolojiyi yansıtması açısından gerekli bir tempo.Ayrıca Tom Hanks çoğu filminde olduğu gibi bu filmde de umut dağıtmaya devam ediyor. İzlenmesi gereken kaliteli bir film...



LEON:The Professional
(1994)

IMDB:8.6/10

Suç,Dram ve Gerilim

Konusu

Mathilda, New york'ta yaşayan ailesi dağılmış 12 küçük bir kızdır.Ailesini sevmeyen Mathilda için en değerli varlığı küçük kardeşidir. Babası uyuşturucu işlerine bulaşınca mafya ailenin tüm bireylerini öldürür.O sırada alışverişte olan Mathilda ise olaydan kılpayı kurtulur ve Leon'un kaldığı daireye saklanır.Leon ise çok soğuk kanlı bir katildir.Ancak Mathilda'ya karşı içten bir sevgi besler ve ona kol kanat gerer.Aslında babalık,arkadaşlık gibi kavramlar ona çok yabancıdır.

Yorumum

İnsanı gerçekten ruhen etkileyen bir filmdi.Bu filmde ne kadar olumsuz yön arasamda bulamadığım klasikler arasına girebilecek bir film.Bu filmde soğuk kanlı bir katilin ve küçük bir kızın birbirlerine ne kadar yaklaşabildiğini gördüm.Beni daha çok etkileyen Gary Oldman'ın oyunculuk başarısıydı.İnsanın cidden kötü olası geliyor.Filmdeki oyunculuk başarıları,çekim tarzı ve müziğinide içine katarsak 5 üzerinden 5 verebileceğim bir baş yapıt

22 Nisan 2017 Cumartesi


Patron Bebek

Vizyon Tarihi : 31 Mart 2017

Tür: Anşmasyon , Komedi

Süre : 1s 38dk

Yönetmen : Tom McGrath

Oyuncular : Miles Christopher Bakshi, Alec Baldwin 

Özet ve Detaylar

Tim 7 yaşında bir çocuktur ve en büyük hayali bir köpek sahibi olmaktır. Ancak günün birinde hayallerine büyük bir darbe iner. Annesi ve babası küçük bir bebeği evlat edinmiştir. Ancak bu bebekte bir gariplik vardır. Sürekli takım elbise giymektedir ve anne-baba etrafta olmadığında akıcı bir aksanla konuşmaktadır. Tim ilk başta ailesinin bütün ilgisini üstüne çeken bu bebekle hiç anlaşamaz. Ancak ikili kısa sürede bir anlaşmaya varır. Küçük bebek aslında bir ajandır ve çözmesi gereken çok önemli bir mesele vardır; Puppy Cop. Yönetim kurulu başkanının hain planlarını bozmak! İkili istese de istemese de bu konuda birlikte çalışmak zorunda kalacaklardır...
Seslendirmesini ünlü oyuncular Alec Baldwin ve Steve Buscemi'nin üstlendiği animasyon-komedinin senaryosunu Marla Frazee'nin kitabından Michael McCullers uyarladı. Filmin yönetmenliğini ise Tom McGrath üstleniyor.

Yorum

Büyüklerin çok fazla ciddiyeti almadığı animasyonların öyle sevimli bir mesaj bombardımanı oluyor ki izlerken ekstra keyif alıyorum ben kendi adıma. Patron Bebek’te büyümüş de küçülmüş bebek konsepti ve bunu ‘dikkat sevimlileşme yükseliyor’ nidasıyla taçlandırması da bir hayli seyirlik olmuş. Büyük küçük herkese tavsiye edilir...


Şirinler 3: Kayıp Köy

Vizyon Tarihi : 7 Nisan 2017

Tür : Animasyon

Süre: 1s 30dk

Yönetmen : Kelly Asbury

Oyuncular : Aysun Öztopar , Özden Ayyıldız , Engin Alkan

Özet ve Detaylar

Şirinler'in yeni macerasında ekip yine bir görev uğruna yollara koyulur. Gizemli bir harita ortaya çıkar ve gizli bir köyün yerini işaret eder. Bunun üzerine bu köyün güvenliği artık Şirinler'in ellerindedir. Şirine, Gözlüklü Şirin, Sakar Şirin ve Güçlü Şirin gizemli ormanda yolculuk ederek bu köyü keşfetmeye karar verirler. Ancak kötü kalpli Gargamel'in de bu haritadan haberi olur ve o da bu gizemli köyün peşine düşer. Artık bu köyü Gargamel'den önce bulmak Şirinler'in en büyük görevi haline gelir. Bu yolda Şirinler tarihinin en büyük gizemini de çözeceklerdir...
İlk iki filmin başarısından sonra yapım ekibi serinin üçüncü filmi için de mutfağa girdi. Sony Pictures Animasyon stüdyolarından çıkma olan senaryosu Karey Kirkpatrick ve Chris Poche'a emanet.

Yorum

Film, izleyicisine hikayesinin daha önce anlatmadığı her merak edilen noktalarını keşfetme imkanı sunuyor. Herkes tarafından sevilen bu eski hikayeye beyazperde de hayat vermeyi hedefleyen film ne yazık ki yine istediği başarıya ulaşamıyor. Film, çocuk hayran kitlesine yaşattığı eğlenceli dakikalar ile ulaşmayı başarsa da yetişkinlerin ilgisini aynı şekilde yakalayamıyor.  Şirinler 3: Kayıp Köy, küçük izleyicilerine eğlenceli dakikalar yaşatmayı başararak geçmişteki örneklerinden sıyrılsa da yetişkin izleyicisine vaat ettiği feminist yanılsamanın altında kalan bir dijital kurgu.


Hızlı ve Öfkeli 8

Vizyon Tarihi : 13 Nisan 2017

Tür                : Aksiyon

Süre               : 2s 16dk

Yönetmen      : F. Gary Gray

Oyuncular     : Vin Diesel , Dwayne Johnson , Jason Statham



Özet ve Detaylar

Suça bulaşmış olan ekip artık sakinleşmiş ve suçtan uzak bir hayat yaşamak istediklerine karar vermişlerdir. Dom ve Letty evlenip balayına giderlerken Brian ile Mia da emekli olmaya karar vermiştir. Dünya turu yapan ekip her ekip üyesinin temize çıkmasıyla birlikte normal hayatlarına geri döner. Ancak, gizemli bir kadın olan Chiper, Dom’u hedef almış durumdadır. Dom'u tekrar suça bulaşmaya ikna eden Chiper, Dom'u sevdiği ve güvendiği insanlardan da ayıracaktır. Artık Dom'u durdurmanın tek yolu ekibin geri kalanının onun peşine düşmesidir...
Hızlı ve Öfkeli film serisinin sekizincisinin yönetmen koltuğunda F. Gary Gray'in oturuyor. Yapımın oyuncu kadrosunda Vin Diesel, Dwayne Johnson, Jason Statham,Charlize Theron, Lucas Black ve Kurt Russell gibi isimler alıyor. Filmin senaryosunu ise Chris Morgan kaleme aldı.

Yorum 

 Hızlı ve Öfkeli 8, kaldığı yerden, çok sıcak ve çok tempolu bir başlangıç yapıyor. Küba'nın sıcak atmosferinden kutuplara kadar dünya turu attıran film, kendi adıma konuşmam gerekirse serinin en başarılı filmlerinden birisi olmuş. Seri, her ne kadar serinin ilk zamanlardaki "yarış" temasından çıkıp "aksiyon" temasına bürünse de Hızlı ve Öfkeli 8, gerek müzikler, gerek oyuncu kadrosuyla izleyenleri ilk andan son ana kadar gözlerini kırpmadan izlettiriyor.

21 Nisan 2017 Cuma

Kırmızı Pazartesi



Kolombiyalı büyük yazar Gabriel García Márquez’in 1981’de yayımlanan yedinci romanı Kırmızı Pazartesi, işleneceğini herkesin bildiği, engel olmak için kimsenin bir şey yapmadığı bir namus cinayetinin öyküsü. Hem Kolombiya’da, hem de yayımlandığı dünyanın dört bir yanındaki pek çok ülkede sarsıcı etkileri olmuş bir roman. Usta yazar, çocukluğunu geçirdiği kasabada yıllar önce yaşanmış bir cinayet olayını aktarıyor. Romanın kahramanı Santiago Nasar’ın öldürüleceği daha ilk satırlardan belli. Kırmızı Pazartesi, yalnızca bir cinayetin arka planını değil, bir halkın ortak davranış biçimlerinin potresini de çiziyor. Böylece, sonuna dek ilgiyle okuyacağınız bu kısa ve ölümsüz roman, bir toplumsal ruh çözümü niteliği de kazanmış oluyor.

KİTAP YORUMUM: Marquez'in okuduğum ilk kitabı Kırmızı Pazartesi diğer yazarlara göre farklı bir tarz deniyor bu kitabında da.Yazar kitabın başında ne olacağını açıkça belirtiyor . Herkesin bildiği bir cinayet var ortada ve kimse kılını bile kıpırdatmıyor bu olay insanların nasıl bildikleri bir şeye duyarsız kalabileceklerini gözler önüne seriyor . 

Korku



Rahat ve korunaklı bir yaşam süren saygın bir kadın, sekiz yıllık evliliğinden sıkılmış, burjuva dünyasının kozasından çıkarak kendini genç bir piyanistin kollarına atmıştır. Ancak bu gizli ilişkiden haberdar olan bir şantajcının ansızın zuhur etmesiyle, hayatında yeni farkına vardığı bütün güzellikleri yitirme tehlikesiyle karşı karşıya kalır ve kahredici bir korkunun pençesine düşer. Korku insanı bilinçdışına itilmiş utanç verici deneyimlerden, bastırılmış pişmanlıklardan özgürleştirebilecek güçte bir yapıt.

KİTAP YORUMUM: Stefan Zweig her kitabında olduğu gibi bu kitabında da insanı içine çekiyor.Evliliğinden sıkılmış bir kadının ihaneti bunun sonrasında iç dünyasındaki korku ve bunalım çok güzel işlenmiş. Stefan Zweig kısa yazıları ile de insana konuyu geçirebiliyor.

20 Nisan 2017 Perşembe

AŞK VE GURUR




Klasik dönem romanları arasında önemli bir yere sahip olan Aşk ve Gurur, 18. Yüzyıl İngiltere'sinde geçen unutulmaz bir aşk hikayesini konu alıyor.                              

Orta halli bir ailenin zeki ve neşeli kızı ile kibirli ve mağrur olmasının yanı sıra son derece dürüst ve varlıklı genç bir adamın neredeyse nefretle başlayan ilişkilerinin büyük bir aşka dönüşünü anlatan bu kitapta, biri gururlu diğeri önyargılı iki insanın zaman ilerledikçe yanıldıklarına ve birbirlerine yaptıkları onca haksızlığın yalnızca aşkla telafi edilebileceğine şahit olacaksınız.

Jane Austen'ın büyüleyici bir dille kaleme aldığı, yazarın karakter tahlillerindeki ustalığı ve insan piskolojisini yansıtmadaki yeteneği sayesinde çağının ötesine geçmiş ve klasikler arasında önemli bir yer edinmeyi başarmış Aşk ve Gurur, günümüzde de aynı etkisini koruyarak ses getirmeye devam ediyor...

Kitap yorumu: Klasik kitap denince 'sıkıcı kitap' olarak algılıyoruz bende bu kitabı okumadan önce aynı yargıdaydım. Sıkıcı değil çok akıcı bir kitap, iki farklı karakterde ki insanın aşk hikayesini anlatıyor çok güzel mutlaka okunmalı.

16 Nisan 2017 Pazar

Ercan Kesal-Peri Gazozu
İletişim Yayıncılık

"Vicdanımız kuruyor. Babalarını erken kaybetmiş yetim çocukların masum başlarını koyacakları göğüsler çoktan çöktü, farkında mısınız? Göğüs çöktükçe zulüm tepemizde kalıyor. Kavisli ve dolaşık geçmişimizse, bozuk düzenimizin telleri olmuş. Duyduğunuz sesler bu yüzden içli ve bu kadar derinden geliyor.

Şimdi bir türlü sığamayıp, delice bir kavgaya tutuştuğumuz, adına Anadolu denen şu kadim topraklarda, binlerce yıl önce hüküm sürmüş, bir Hitit kralının oğullarına bıraktığı vasiyete bakın isterseniz: 'Öldüğümde beni, usulünce yıkayın, göğsünüze yaslayın ve toprağa bırakın.' Bu kadar." Hayatın en yalın ve en efsunlu meseleleri, ölüm ve yaşam, annebaba-çocuk arasındaki zor muhabbet, büyümek ve yaşlanmak üzerine... Vefalı bir oğulun gözüyle. Bilhassa ölümün, ölümle başetmenin olağanüstülüğü ve olağanlığı üzerine..."Alışmaya"
direnen bir hekimin gözüyle.

Taşranın sıcak kucağı ve serin kasveti üzerine... Orayı hem içinden hem dışından bilen bir evladının gözüyle. Türkiye'nin ipin ucundaki yakın tarihinin gölgesi... Kalbi avucunda
birinin gözüyle. Ercan Kesal'dan, aynanın kenarındaki fotoğraflar misali hayat parçaları, sohbet makamında insan hikâyeleri.

Kitap Yorumum
Peri Gazozu hayatımızın içinden uyarlanmış, yazarın kendi hayatında üzüldüğü durumları öyküleştirip okuyucularına sunduğu sade dili olan bir kitaptır. Benim kitaptaki izlenimim, yazarın babasıyla ilişkisi; genel hayattaki babasıyla iletişim sorunları yaşayan biri iseniz, çok etkileyici ve sizi kitaba bağlıyor. Birbirine bağlanan hikayeler bazı yerlerde zaman dilimindeki uyumsuzluk kafanızı karıştırabilir, hikayede ortak noktaları fark ettikçe ve anladıkça birleşme noktalarını yakalarsınız. Kitapta samimiyet konusunda diyecek yok ama, edebi bir tat vermekten de uzak bence. Akıcı bir anı kitabı, önsöz de de bunu vurguluyor zaten yazar. Ülkemizde saflığını, samimiyetini ve sevgisini yitirmeyen bir Anadoluyu dinlemeyi bile nasıl da özlemişim meğer! Okumayı düşünenler için şimdiden keyifli okumalar dilerim.





Ela Gözlü Pars Celile-Osman Balcıgil


    Osmanlı'nın en güzel kadınlarındandı. Saray ressam
Fausto Zonaro'nun rahleyi tedrisinden geçti. Paris ve Roma'da eğitim gördü. Adını resim sanatına altın harflerle yazdırdı. Padişah hafiyeleriyle, Balkan çetecileriyle, İttihat ve Terakkicilerle boğuştu... Korku nedir hiç bilmedi! Gönlünü kendinden dört yaş küçük olan Yahya Kemal'e kaptırdığında evliydi, iki çocuğu vardı. "Ela gözlü pars" diye şiirler yazdı ünlü şair onun için. Güzel kadın, hayatında ilk kez bulutların üzerinde uçtuğunu düşündü. Aşkı uğruna eşini, evini terk etti! Maalesef, onu taşıyabilecek büyüklükte bir yüreğe sahip değildi şair. Onu yarı yolda bıraktı, sıvışıp kaçtı. Çok üzüldü, kahroldu ama yıkılmadı ela gözlü pars. Aynı çocuk iki kere doğurulabilir mi? Doğurdu Celile! Oğlu Nâzım Hikmet yirmi sekiz yıllık hapis cezasının on ikinci yılında ölüm orucuna başlayınca, bir panter gibi ileri atıldı ve büyük şairi, ölümün kıyısından çekip aldı.
⇓⇓
Kitap Hakkında Yorumum
Osman Balcıgil'in 2016 yayınlanan ilk kitabı. Kitabın konusu ünlü şair Nazım Hikmet'in annesi ve bir başka ünlü şair Yahya Kemal Beyatlı'nın sevgilisi. Osman Balıcıgil,Celile hanımın hayatı üzerinden, o dönemin gündemdeki olaylarını,akıcı bir dille anlatan roman. Kitap sadece aşk üzerine değil arka planında tarih kokuyor. 
Celile gerçek bir saray efendisi,pervasız bir aşık ve ele avuca sıgmaz bir eylemci. Benim son derece keyif alarak okudugum bir romandı. Hem geçmişimizdeki tarihi olayları ele aldıgı için hemde bir ask hikayesine tanık ettıgınız için bir solukta okuyacaksınız...


15 Nisan 2017 Cumartesi

Huzursuzluk





İstanbul’un kargaşası içinde sıradan bir yaşam süren İbrahim, çocukluk arkadaşı Hüseyin’in ölüm haberi üzerine doğduğu kadim kent Mardin’e gider. Onun, önce sevdaya sonra ölüme yazılmış, Mardin’de başlayıp Amerika’da sona ermiş hayatını araştırmaya koyulur. Böylece âdeta bir girdabın içine çekilir, tutkuyla ve hırsla gizemli bir kadının peşine düşer.

Harese nedir, bilir misin? Develerin çölde çok sevdiği bir diken var. Deve dikeni yedikçe ağzı kanar. Tuzlu kanın tadı dikeninkiyle karışınca bu, devenin daha çok hoşuna gider. Kanadıkça yer, bir türlü kendi kanına doyamaz… Ortadoğu’nun âdeti budur, tarih boyunca birbirini öldürür ama aslında kendini öldürdüğünü anlamaz. Kendi kanının tadından sarhoş olur.

Mardinli Hüseyin ile IŞİD zulmünü misliyle yaşamış Ezidi kızı Meleknaz’ın ve kelamın çocuklarının hikâyesi... Livaneli okuru, sevda ile acının iç içe geçtiği bir Ortadoğu gerçeğiyle buluşturuyor.


YORUMUM:
Zülfü Livaneli'nin yeni kitabı merakla bekleniyordu bende çıkar çıkmaz aldım ve okudum.Kitap da aşk hikayesi üzerinden yıllardır Ortadoğu da yaşanan terör konusu ele alınıyor.Dili gayet akıcı fakat Zülfü Livaneliye göre eksik hissettirdi biraz bana .Kitaptaki belli konular derinlemesine anlatılabilirdi evet konu şuan ki yaşadığımız bir sorun olarak işlense de Meleknaz'ın yaşadıklarına biraz daha yoğunlaşabilirdi diye düşünüyorum.Kafamdaki Serenad' ın yazarı olan Zülfü Livaneliyi bu roman da bulamadım yinede konu olarak bakacak olursak kitabı beğendiğimi söyleyebilirim.
YORUMUM:

Zülfü Livaneli'nin yeni kitabı merakla bekleniyordu bende çıkar çıkmaz aldım ve okudum.Kitap da aşk hikayesi üzerinden yıllardır Ortadoğu da yaşanan terör konusu ele alınıyor.Dili gayet akıcı fakat Zülfü Livaneliye göre eksik hissettirdi biraz bana .Kitaptaki belli konular derinlemesine anlatılabilirdi evet konu şuan ki yaşadığımız bir sorun olarak işlense de Meleknaz'ın yaşadıklarına biraz daha yoğunlaşabilirdi diye düşünüyorum.Kafamdaki Serenad' ın yazarı olan Zülfü Livaneliyi bu roman da bulamadım yinede konu olarak bakacak olursak kitabı beğendiğimi söyleyebilirim.